17 Oca 2009

Kitap Kurdu


İstanbuldan gelirken herzaman ki gibi bir çanta dolusu kitap ile geldim. Kız kardeşimden Zülfi Livanelli'nin Son Ada'sını almıştım.Uçakta bir çırpıda okumuşum. Hüzünlendim.Livanelli yi ilk okuyuşum. Ve tarzına bayıldım.Bu kadar akıcı,rahat okunabilen bir yazım tarzı beklememiştim. Haklısınız önyargılıymışım.
Ardından birçok blogda karşıma çıkan Uçurtma Avcısını bitirdim.Bu kitabı okumanızı tavsiye ederim.
En son İsmail Cem ile yapılan söyleşilerin derlendiği 'Ben Böyle veda etmeliyim' bu akşam trende bitti.Kaleme Can dündar almış. Okunmasını tavsiye ederim.Ülkemizin yakın tarihi ile ilgili güzel bir kaynak olduğunu düşünüyorum.
Şimdi Hollandaca çalışma vakti o yüzden ara vereceğim biraz okuma olayına.Ama aklımda daha şu çılgın türkler var... Kısmet diyelim :)

16 Oca 2009

İstanbul'dayım...

Başlığa aldırmayın... İstanbul daydım :) Hala orda olmak istediğimden öyle yazıverdim,mazur görün rica ederim.Kimi zama deliler gibi gülüp konuştuğumuz kimi zaman hüzünlü anlarımızla 2008 i uğurladık.
Kısaca sizlere İstanbul seferimizi anlatmak istiyorum.
Noel'in ertesi günü 27 Aralık 2008 Cumartesi uçucaktık. Çok sevdiğimiz kardeşlerimiz gibi olan (ne zaman tanıştığımız bir muamma ailelerimiz komşu bizlerde komşu çocuklarıydık) aile dostlarımızın küçük kızları evlendi tam da o akşam. Bizim ojinal plan uçağımız saat 18:00 de iniyor yedi gibi annemlerde oluruz giyinir yetişirizdi. Pegasus'un azizliği olup bir saat geçikince zamanla yarıştık ama ayağımızın tozu ile kendimizi düğün salonuna atmayı becerdik. (Bu arada bavula daha fazla hediye sokmak için uğraşırken bir takım eşyalarımı kenara koyup yanlış ayakkabı poşetimi almışım yanıma o da ayrı bir rezalet - İspanyol kalın ayakkabı modası geçmiş annem hemen o kadar güzel ayakkabın var giye giye bunu mu dedi haklı valla :) Ama oldu bir kere)Kimse bize dikkate etmez dedim ama millet oturmuş salon kapıya dönük gördüler valla. Birde katmerlisi çorabım kaçtığından kalın desenli çorabım olmasıydı herhalde. Ama herkesi gördüm. Gecenin en hoş olayı Halay çekiliyor eşim bizde girelim istedi. Ama daha yeni geldik felan fişman yemek yendi. Oyun havaları bir baktım benim ki kalktı piste girdi başladı dans etmeye mecburen eniştem ve erkek kardeşim yanlız kalmasın diye gitti artlarından da ben. Kendine o ufacık pistte yer açmış bizi de çağırıyor. Güzel bir geceydi.
Ertesi sabah bizim ufaklık geldi. Artık ufaklık diyemem büyümüş kuzum. Abi olmuş. Hediyelerle kendinden geçti.
Üzerinde Spider Man gece tulumu maskesi ile geldi. Kahvaltı için taze portakal suyunu heyecanla atılırken dökünce biraz moral bozuldu 'ben çıkıyorum kahvaltıdan'dedi. Sanki bir oyundaymış edasında. İngiltereden onun için getirdiğimiz Şövalye kıyafetine bayıldı.
Ahcı şapkası,krep tavası,krep kasesi,çırpıcı vs.. bayıldı duydum ertesi gün ailesine krepler yapmış Leia ablası ile.Ardından Edward ile wii oynadı (eşimin arasıra onu duymamazlığa gelmesinden şikayet etti ki eşim gece bana evet duymamazlığa geldim onun ayrı bir mii si olsun canım benim puanımı düşürüyor demez mi al burdan yak benim ki de koca çocuk :)
Elmo seyredildi.

Akşam kadim dostlarım Zeynep-David ve Ayşe-Müjü ile Victor Levi deydik. Güzel bir mekandı. Hoş bir akşam geçirdik.

Pazartesi günü kahvaltıdaydık.Ardından annem ve ben alışverişe Eşim eve Türkçe çalışmaya.
Mark & Spencer benim gibi şişko bir bayan için bir cennet. Çok cici şeyler aldım nede olsa bavulum bomboş Eindhoven da kaldı ya herşey :)
Akşam kardeşim bizi Köfteci Ramiz'de ağırladı.(Babam toplantıdan kaçamadığından Sahan planı iptal oldu)


Salı günü doktor randevularım vardı.
Akşam Go Mongo'daydık. Güzel bir başka akşamdı. Grup arkadaşlarımız (Annem,Teyzem,Müjde,Ayşe,Didom,Bora ve eşim)
Çarşamba günü son hediye alışverişleri için çıktım sokağa kuaföre felan eve geldim.
Akşam yemeği beraberce yedik sonra çil yavrusu gibi dağıldık. Biz yeni yıla kızkardeşim ve eniştemin tabi ki Borry nin evinde girdik.
Kuruyemişler içecekler felan derken. Ufak bir kaza oldu. Bende resimledim ev halkını. Merak etmeyin eniştem elinde elektrikli süpürge ile girmedi yeni yıla.
Bora hayatında ilk kez saat 12:00 ye kadar ayaktaydı coştukça coştu. ayşe ile kudurdular.
Resimler çekilde 2009 girmiştik bile.
Zamanın ne kadar hızlı aktığını düşündüm o an.

Yılın ilk günü geleneksel turumuzu yaptık.Kiyokim yine yanımdaydı :)

Yılın ikinci günü eşimleydim. Ortaköy gittik. Bir itiraf Ortaköye ilk kez gidişimdi.
Ardından tekne ile Kadıköy'e ordan Bağdat Caddesine ve tabiki klasik kebabçımız Tike ye gittik.

Cumartesi sabahtan eşimi yolcu ettik. Ben öğlenimi ve akşamımı kızlarla geçirdim.
Pazar film günüydü önce AROG ki ben beğendim.Annem bizi güveççide ağırladı. Enfes bir kağıt kebabı yedim.Akşam diğer grupla (Ayşe Müjde ve ben 3 şaşkoloz şemsiye ve berelerimizi unuttuk ayrı zamanlarda gidip teslim aldık adamlar demiştir salaklar) Issız Adam. Bu filmi de beğendim müziklerinide çok sevdim.Ağlamadım ama. Yılın ilk falını Müjdeciğime baktım. Bu arada İstanbul da fal da baktırdım. Ne demişler fala inanma falsız kalma.Ki çıkmaya başladı ne diyim artık.

Bir gecede Boncuğum bizi misafir etti. Doğum günü kutlamamı yaptık (Ben aslen 1 Şubat'lıyım ama İstanbul'da olamıyacağımdan).Ev yapımı pastam çok lezzetliydi. Teşekkürler Boncuğum. Tarif adaşıma aitmiş.


Chris ve Bora klasik vedalarını yaptılar 'ağlayarak' :) Bu resim bu vedadan çok önce çekildi.


Bana hediye edilen hırka tombul kol üstlerime olmadığından değiştirdim arkadaşlar aşağıda görebilirsiniz.
Not: Eşim kasten beni deniz anası gibi çekiyor gibime geliyor. :)

İstanbul'da sevindiğim en güzel şey muabbet kuşumun hala hayatta olması dile kolay 15 yıl (ki ömürleri 13 yıl deniliyor)
Kafasını çevirmeden yakaladığım bir pozu "tarzan" ın.


Sonra o gün geldi. Ben gene annemle,babamla,didomla ,teyzoşumla,müjümle,kiyokimle sarmaş dolaş oldum. Evime beni taşıyan uçakla oradan uzaklaşırken eşime yaklaşıyordum.
Hayat tuhaf birşey kuş misaliyiz. Bir orada bir burada :)

15 Oca 2009

Noel Yemeğimiz

Noel Yemegimiz-24.12.2008

Gec oldu biliyorum ancak cok yogun bir programim vardi vakit olmadi iki satir yazamadim. Noel arifesinde calistik herzaman ki. Ve yine herzaman ki gibi isverenimin verdigi noel hediyem 3 farkli sarap sisesini zorlukla tren istasyonuna tasidim. Trende yer bulup oturunca derin bir nefes aldim. Esimin ailesi Breda adinda ufak ama sevimli bir sehirde yasiyorlar. Bundan 2.5 yil once,saglik sorunlari sebebi ile Rosendal ‘daki evlerini satip burada yeni bir binada daire kiraladilar. Breda’ya ulasmak icin bir aktarma yapmam lazimdi onu da sorunsuzca halledip Breda’ya ulastim. Esim beni tren istasyonunda karsiladi. Kayinpederim bu sene tek ana yemek hazirlamisti bizlere tipik bir Hollanda yemegi olan “hutspot” Patates puresi,bir nevi beyaz lahana tursusu sogan ve kiymadan olusan uzerine kasar peynir dokulerek firinlanmis bir yemek.
Yemegimizi mumlar esliginde yedikten sonra ben gece yarisi olucak noel ayini icin biraz kestirdim. Sikidim giyindik gecenin karanliginda ayinin yapilacagi kucuk katedral(kayinvalidem boyle diyor ama bence bildigimiz kilise)e yuruduk.
Çat pat resim cektim eglenceli (kisa ve oz) ayinden sonra eve donup kahvaltimsi bizim sahurlarimiza benziyen bir ara yemek yedik. Tatli (ozel bir corekleri var paskalyaya benziyor ancak tam ortasindan badem ezmesi kumesi geciyor),peynir, ekmek, peynir,recel ve tereyag. Demleme cay vardi muhtesem geldi desem yeridir.
O yatis o yatis sabah 10.30 da kapimiz tikladiginda uyandik. Esim birgun onceden ailesine gitti Agaclarini kurdu(plastik agaclari var esim hep dalga gecer) altina hediyelerimizi yerlestirmisti.

Kahvalti filan derken esimin ablasi(sanirim gorumce deniyor bir turlu bu girifli tanimlamalari ogrenemedim) ve erkek arkadasi geldiler. Kahve fasli ve hediyeler derken aksam ustu oldu. Tam 5 aydir diet kola ve turevlerini tuketmeyi biraktim Bu sebeble sahsima meyve suyu alinmisti onlar likor ve saraplarini alirlarken ben de elma suyumu yudumladim. Huzurlu ve sakin bir ogleden sonrayi aksam Kayinpederimin bizi goturdugu restauranda tamamladik

3 tabaktan olusan bir menumuz vardi(o kadar acikmisim ki yemeklerin resmini cekemedim).Oturur oturmaz aperatif olarak somon corbasi hos bir kadehte sunuldu. Ardindan baslangic ki secimim Carpaccio idi bu secimimden cok menun oldum. Ana yemekte secimim balik ve karidestendi o da cok hos bir sunum ve lezzete sahipti. Tatli dan sonra kahve aldilar.Yemekten sonra biz evimizin yolunu tutarken onlarda evlerine donduler. Ilk huzurlu,sakin, en onemlisi neseli Noelimdi.Unutmak istemedim.

Ertesi günü evde gecirmeyi seçtik hoş bir kahvaltı edip İstanbul için hazırlandık.

14 Oca 2009

Evde Noel ve Yeni yıl hazırlığı


Bu yılda kartlarımı yazdım binbir emek postaladım. Hala öğreniyorum kimi arkadaşımın aile dertlerimin kartları gelmeye devam ediyor . Komedi gibi.
Adettendir gelen kartlar bir ipin üzerine minik mandallarla tutturulur. Bu yılda tutturduk. Eşim biraz hüzünlü az buldu maalesef kartlarımızı. Yeni yıl ve Noel hediyelerini ben paketledim bu sene.Hiç üşenmedim süsledim minik toplarla değişik kurdelerle tahta süslerle. Etiketledim. Bir parçada sevgimi koydum hepsine.
Herkesin Yeni Yılı Kutlu Olsun.

Not : Bu sene kova burcunun senesiymiş tutmayııın benii :)

Ağacımız


Aile olduktan sonra Eindhoven'daki ilk Noelimizdi bu.Benimse üçüncü.Bu sefer ağacımızı 7 Aralık'ta köln'e gitmeden önce aldık. Çok güzel gösterişli bir ağaçtı.Hatta ucundan biraz kestik minnacık ama
Önce ışıklar ardından da süsler.Ağır ağır yerlerini aldılar. Bende kendimize bir aile geleneği başlattım her yeni Noel'de yeni bir süs alacağım ağacımıza.Bu sene ağaçları toplamıyacaklarını bizim belirlenen noktalara götürmemiz gerektiğini söylemeleri sebebi ile İstanbul dönüşü beni hoş bir sürpriz gibi karşıladı ağacımız. Bana kalsa hep kalsın ama Cumartesi gidiyor.

13 Oca 2009

Londra

Zaman hiç geçmez gibi gelir bazen insana,hep bir beklenti olur ama saatin üzerinde ağır ağır acelesi yokmuş gibi ilerler yelkovan ile akrep.İşte Londra tatilimizden önce böyleydi zaman benim için. O hafta bitmek bilmedi.Sabırsızdım.Yeni bir ülke,yeni bir şehir,yeni bir kültür en önemlisi yeni bir deneyimdi benim için Londra.
Bavul değil küçük bir spor çanta hazırladım.Acelesiz,sakin düşünerek trende yazdığım listemdeki tüm eşyalarımı birer birer yerleştirdim çantama. Sonra hayallendim öylesine.
11 Aralık 2008 Perşembe sabahı erkenden düzüldük yola.Oysa yakındı evimiz havaalanına. Bu sefer Eindhoven'dan uçuyorduk.Uçuş kartımızı aldık elimize verdik valizlerimizi çantamızı bagaja.Bu sefer Ryan air ile uçuyorduk.Easy Jet benzeri ucuz uçuş.Gene koltuk numarası olmayan bir başka uçuş. 45 dakikacık sürdü yolculuğumuz. İner inmez hopörlerden alkış kıyamet ve bir anons "Ryan Air yine zamanında indi....vs vs..." Çok güldüm. Bizdeki inişten sonra alkışlamaları gibi geldi. Aslında komik gelen bu gelenek belki o uçuş ekibinin ,kaptanın hoşuna gidiyor motive ediyordur.Kim bilir.
Uçaktan sonra eşimin daha önceden biletini aldığı midibüs ile londra ya vardık 1.10 dakika sürdü yolcuğumuz Stantford havalimanından-umarım doğru yazdım-.Bir yemek arası ve ısınmak için Pizza Hut'a attık kendimizi. Herşey dahil *salata bar-pizza-makarna* menüden aldık. Tıka basa doyurduk kendimizi sonra Londra metrosuna attık kendimizi.
Otelimiz merkezi bir yerde,Kensington Gardens'a komşu bir sokak içindeydi.
Otel temiz,personel cana yakın,yenilenmiş olmasına rağmen odalar inanılmaz küçüktü.
Mimaride tuhaftı.Kapının biri daha kısa ve dardı.














Otele eşyalarımızı bırakıp çıktık. İlk durak Thames Nehrinin kenarına kurulmuş bir zamanlar Londraların çok karşı çıktığı "Londan eye" oldu.


25 dakikalık dönüş sırasında kuşbaşı Londra'yı görme fırsatımız oldu.
Resimler çekildi. Hoş bir an tur biterken bu sefer bu koça dönme dolap üzerine yerleştirilmiş bir makina ile bizim resmimizi çekti.
Çıkışta yağmur başlamıştı. Sıcak bir kafeye sığındık. O sırada ufak bir plan.

O akşam için bir müzikale gitmeye karar verdik. Hızla bilet almak için sokaklara döküldük. Eşim Londra'ya girmeden önce biletlerin ciddi şekilde indirimli satıldığı yerin adresini yanına almış. Ben meraklıyımdır indiğimiz metro istasyonunda ki bilet satan bir dükkana girip fiyat sordum. Bize full price dedi. Yani tam fiyat indirim yok. Eşimin daha önceden saptamış olduğu yere gittiğimizde hiç ummadığımız tuhaf bir davranışla karşılaştık(yaşı eşimin yaşının yarısına yakın inanılmaz fütursuz saçma sapan kaş göz hareketleri yapan eleman hem full price istedi hemde bize oturacağımız koltuğu seçmek için bir salon krokisini istediğimizde şaşkın şakın baktı.E artık yani 65 Pound kişi başı soralım değil mi?) eşim hafiften haklı olarak sinirlendi. Ben genelde ılımlıyımdır eşimde ben bu gösteriyi izlemek istedğimden bu bileti almak istiyor,birden benden "alma canım bırak" cümlesi çıktı.Eşimin yüzündeki mutluluk görülmeye değerdi. Bunun üzerine ilk sorduğumuz yere döndük eşimin ısrarı ile birde öğrendik ki son 12 koltuk indirime uğramış hem koltuğumuzu seçtik hemde ucuza aldık. Ardından China Town da Arjantin restarantında güzel bir yemeğin ardından o muhteşem gösteriyi izledik " Dirty Dancing".

Çok başarılı ve ihtişamlı buldum gösteriyi. Tek eksiği Patrick Swayze'ın " She likes the wind" şarkısının kısa tutulması idi.
Soğuk bir geceye çıktık gösterinin ardından.İliklerimize kadar donduk tabir yerinde ise.
Otele geldik duş yaptım yatış o yatış.
Sabah kahvaltıya indik.Basit bir kahvaltı sıradan.Sıradan olmayan komik olay ise garson bayanın ekmek istediğimizde yüzümüze boş boş bakması idi. 1-2 dakika uğraştıktan sonra anladık ki kızarmış ekmeğe Tost diyorlar.Ayrıca hizmetlilerin çoğu ingiliz değil hep yabancılar dolayısı ile ingilizce anlaşırken zorlanabiliyorsunuz hizmet alırken.
Ardından verelini metro ve bütün ihtişamı ile Big Ben ve Parlamento Binası.


Elimizde londra rehber kitabı çizdiği rotata ilerliyoruz. Ve karşımızda Westminister Abbey.

Kısa bir gezintiden sonra Savaş müzesini gezdik.Şunu anladım savai filan İngilizleri etkilememiş gene o zerafet gene o aristokrasiden vaz geçilmemiş.Çiçekli kırlentler,çiçek vazoları,yataklarda renkli örtüler bercer koltuklar.
Savaş Müzesi

Ardından tam müzenin karşısındaki parkta mola verdik. O koca şehrin ortasında bir vaha.

Gezimize tekne gezisi ile devam ettik Thames nehrinde kısa bir yolculuktan sonra London tower bridge inip yürüyüş yaptık.

Akşam hava kararmaya tepemize yağmur indiğinde biz Buckingham Sarayı önünde telafuz geyiği yapıp resim çekiniyorduk.Buyrun bakınız.


Akşam Londra Hyde Parkta kurulan-almanlar- Noel marketine gittik.Ilk kez kurmuşlar. Güzeldi. Yediğim Angus Burger'in tadı damağımda.Yine çok lüks ve büyük bir dönme dolaba bindik-Ailecek alışkanlık oldu bizde bu dönme dolap.
Şapkalar denedik,içkiler içtik.Otele döndük direkt attım kendimi yatağa.


Dip not: Yatak inanılmaz dar ve kısa idi:)Adeta uyumak için savaş verdik eşimle.

Ertesi gün yağışlı dendiğinden eşimle gene yollarda idik. Bu sefer Madame Toussau müzesine gittim ben "Atatürk" ü aradım ama bulamadım maalesef. Acayip bozuldum arkadaşlar.

Ardından alışverişe gittik akşam çok soğuk sokaklarda dolaşmama kararımıza istinaden sinemaya "Dünyanın durduğu an" a gittik tek kelime ile bir hayal kırıklığı idi.Sonra yüriyerek Trafalgar oradan Thames kıyısına indik. Güzeldi el ele yağmur altında yürümek-en azından o sırada romantik gelmişti bizlere-.

Ertesi gün dönüş yolunda iken Londra'dan sadece yaşanmışlıkları değil eşimin ağır soğuk algınlığını almış olduğunu acı ile farkettik.
Yinede benim için büyülü bir dört gündü.Gine gidebilirim yine gitmek isterim.