30 Ağu 2010

Isvicre Part 7


24.06.2010
Bugun oldukca gec kalkiyoruz.Diger gunlerin yorgunlugunu cikarmak istercesine agir hareketlerle kahvaltimizi hazirliyoruz.Dumduz bir gol,tamamen bulutlardan arinmis bir gokyuzu yavas yavas bize goz kirpan gunes esliginde yavas yavas kahvemizi yudumlayip sohbet ediyoruz.
Bugun ku planimiz belli.Birkez daha Isvicre satolarina sans vermek istiyoruz.
Bir kismi suyun uzerinde olan Oberhofen satosunu geziyoruz.Hayran kaliyoruz.Bakimli hersey en son haliyle korunmus.Gene tepenizde duran gorevliler olmadan zevkle tum odalara girip cikip fotoraf cekiyorum. Turk odasi bile var.
Bu keyifli gezi sonrasinda acikitigimiza karar verip yerel bir restauranta atiyoruz kendimizi.Acliktan mi yoksa gercekten lezzetli mi bilinmez Onumuze konulan tavuk kanadi ve patatesi silip supuruyoruz.Ardindan Interlaken dayiz.
Alisverise daliyoruz.Uzun zamandir guguklu saat diye inliyorum. Esimde dinliyor. Bana o kadar guzel bir saat hediye aliyor ki.mekanik bir saat.Pille calismiyor. Tahtasi Blackwood Alman ormanlarindan ve o gun Guguklu saatlerin aslinda Almanya da yapildigini ogreniyoruz.
Saatimiz Heidi temali :) Sonra cocuklugumda Babaannemlerde muthis keyif alarak seyrettigim ev seklinde termometreden goruyorum.Maalesef kutululardan kalmamis vaz geciyorum.
Enson Tschibo'ya girip kendimize kahve makinesi aliyoruz.Kaldigimiz yerdeki makine esimin cok hosuna gidiyor.Aynisindan ama Kirmizisindan aliyoruz.Koca bir poset kahve kapsulu ile,korkarim bu bize fazla gitmez.
Aksam William Tell adli gosteriye biletimiz var. Acikhava tiyatrosu.
Gidiyoruz. Maalesef Isvicredeki isaret kitligi ve belirsizligi buradada mevcut herkes bi haber.Tam bir karmasa.
Vardigimizda son derece kaziklanarak atistiriyoruz. Donemin atmosferini vermek adina irili ufakli standlar kurulmus. Programi inceliyorum. Cunku gosteri Almanca.Her perde hakkinda bilgi sahibiyi.
Sonunda Koltuklarimizi bulup oturuyoruz.Ufak bir koyun kurulu oldugu sahneye ortadan bakiyoruz.
Atlar,keciler,inekler,bir suru fuguran ve dekorun oldugu agaclarin arasina kurulmus son derece hos bir koy dekoru esliginde harika ve dolu dolu 2 saat geciriyoruz.
Kendimizi eve atiyoruz. Ama rahat durmuyoruz. Once itina ile saati calistiriyoruz.Ardindan Tschibodan alina kahve makinesi makinesi.

23 Ağu 2010

Isvicre Part 6




23.06.2010

Gene uzun bir gun olacagi icin erkenden kalktik.Bugungu hedefimiz "Jungfrau".Tren ile ulasilabilen avrupanin tepesine gidiyoruz.Reklamlarinin yalancisiyim."Jungfrau Top of Europe" yaziyor heryerde.
Trene yetismek icin yola cikiyoruz o da ne yol calismasi. Allahin daginda tek seritli yol nereden inersin bayira. Gerilen bir esin yardimina arkamiza yanasan cip yetisti. Yerel isciler bizi takip edin sizi cikartalim yol a dediler.Iyi de dediler yoksa halim harabti.
Bayirdan asagiya iniyoruz ama yol felan yok keci patikasi gibi birsey ne kadar dua biliyorsam okudum. Kimi yerde gozumu kapadim.
Ama ciktik ana yola alnimiz acik.Trene de yetistik.Ama ne kalabalik. Griemweld de tren degistirmemiz gerekiyor.Koyu gezelim beklemeyelim 1/2 saat istasyonda diyoruz. Ama miniminnacik bir yer. Biniyoruz trene tingir mingir o guzel manzaralar esliginde son kez tren degistirecegimiz kasabaya variyoruz.

Basliyoruz kivila kivrila Avrupanin tepesine cikmaya. Belli bir noktadan sonra tamamen dagin icine oyulmus tunellin icindeyiz.Konforlu bir tren. Surekli mesafeyi durulacak duraklari veriyor. Kimse inip binmiyor sadece manzara setrediliyor cam panellerin ardindan,dagin icinde bakiyorsunuz.
Panaroma diyorlar.5 dk molada resim cekip manzaranin keyfini cikarabiliyorsunuz.
Sonunda variyoruz.


Ilk isimiz yemek amma acikmisiz.Buzdan saray ilk sirada. Ben strest kayip dusucem diye.Bariyerleri birakamiyorum.Yerler cam gibi buz.Benim acimdan pekte keyifli gecmiyor.


Ardindan Syprex'e tirmaniyoruz. Once asansor ardindan 1 kac metre merdivenler nefesimiz kesiliyor. Disariya platoya cikiyoruz.Hala kar var ama soguk degil. O muhtesem manzada resim cekiliyoruz.

Nefesim arada gidip geliyor.Esim karda yurumek istiyor ben istemiyorum korkutuyor beni sen git diyorum.

Bende etrafi seyrediyorum. Oradan oraya plastik botlarin icinde kayanlar, soyunmus karda guneslenenler.Cok renkli bir gruba ev sahipligi yapiyor Jungfrau.
Kesisler, Hintiler,Japonlar,Cinliler, Avrupa'nin heryerinden gelmis insanlar.
Donuste tren kuyrugu korkunc. Urkuyoruz. Isvicreli yerel kisilik" korkmayin iki tren gelir her zaman " diyor ve gercekten oyle oluyor.

Sag salim yolcuklugumuzu tamamlayip kaldigimiz yere donuyoruz.

22 Ağu 2010

Isvicre Part 5






22.06.2010
Sabah erkenden uyanip yola koyuluyoruz.Bugunku istikametimiz Ballenberg acik hava muzesi. Genis bir alana yayilmis degisik mimari zamanlara ait Isvec evlerinden olusan acik hava muzesi Ballenberg.
Bu muzede en cok hosuma giden tepenizde bekleyen sanki birsey calicakmissiniz gibi size kesen gorevliler yok.Ama inanin insan daha bir ozen gosteriyor.Dokunmuyor.Ola gorevliler sizin sorularinizi memnuniyetle yanitliyorlar.O kadar guleryuzluler ki zamanin nasil gectigini anlamiyorsunuz.

Her evin icini gezebiliyorsuz.Esyalar olduklari gibi muhafaza edilmis.
Deliler gibi tirmanip ardindan buz gibi soguk sularin aktigi cesmelere ulasinca acayip mest oldum.
Heryerde su molasi verdim :)
Bir guzel etkinlikte organik tarim.Ballenberg de her alanda organik tarim hakkinda bilgilendiren brosur ve kucuk rehber kitaplar bulabiliyorsunuz.
Bakanlik cifcilerini bu yonde etkilemeye calisiyormus.
Insanin aci aciyor. Canim cennet ulkemde tarima onem verilmeyip,ciftciyi koyluyu dolayisi ile topraklarimizi mundar ettik. Tarimla ugrasanlar bastilar kimyasallari simdi organik tarim diyoruz ama tarim yapacak alanimiz mi kaldi.Yaktik yiktip igrenc evler binalar diktik.
Burada ise tarima inanilmaz bir ihtimam var.
Bireyleri bile ekip bicmeye yonlendiriyorla (Sari kuzum sen burada cennette gibi olurdun)
Evinizde turlu salata yesillik vs yetistirebilmeniz icin tohumlar o kadar ucuz ki.
Benimde hayalimde baharat,yesillik yetistirmek var.Kardesimin merakini bildigimden bir iki paket organik tohum aldim.Insallah gonderecegim.
Buranin marketinden ekmek almak istedik maalesef kalmamis. Donuste Brienz'e ugrayip almak durumunda kaldik.
Ballenberg ile izlenimlerim.
-Cok yurunup tirmanildigi icin rahat bir cift ayakkabi giyilmesi iyi oluyor.
-Mutlaka su matarasi alinmali
-Ince bir ceket bulundurmak lazim kimi yerler inanilmaz soguktu
-Gunes icin gunes kremi tasimak lazim gun uzun
-Yemekler inanilmaz pahali ve o kadar da secenek yoktu sandvic elma vs gibi ufak atistirmaliklar yerinde olacaktir.
-Kameranizin hafizasi bos gidin herseyi fotoraflamak istiyor insan
-Sapka alinsa fena olmaz
-Ben notlar aldim unutmamak icin

Donuste yolculugumuz gene gol manzarasi esliginde yapildi. Havanin isinmasi ile yelkenliler golde suzulmeye basladilar.Seyretmesi inanilmaz keyifli geldi bana.
Deli gibi resim cektim.
Birde millet kendini dagdan su parasutle atlamaya vermis tepemiden yagmur gibi atlayip duruyorlar.


Aksam yemeginin ardindan disarida ses duyup cami actim . Tilkinin biri bizim cop posetini suukluyor. Beni gorunce bir bakisi var acayip tirstim cami kapattim.Korkarim ben oyle vahsi yasamdan. Ben onlara ilismem onlarda bana ilismesin canim :)

Sabah tum posetin parcalanip coplerin etrafa sacildigini gorduk. Buda bize ders oldu cop posetinin tatil bitene kadar evde tuttuk. Burada organikler disaridaki kompost kutusuna gidiyor. Diger inorganik copleri ayrica atiyoruz.

21 Ağu 2010

Isvicre Part 4


21.06.2010

Bu sabah bulutlar biraz daha dagildi ama yer yer yagmur dedi mahkeme duvari suratli meteoloji uzmani.Semsiyeler cantada yerini aliyor.Arabamiza atliyoruz.Tom Tom'a diyoruz Thun Schloss lutfen :)

Kisa ve zevkli bir yolculugun ardindan Thun kentindeyiz.Hesap ediyoruz bir kac saat de anca gezeriz koca satoyu.Otoparka 8 Isvicre Frangi bayilarak deli gibi yokus cikarak inanilmaz bir hayal kirikligi yasiyoruz.20 dk suruyor gezimiz.Moralimiz bozmiyalim nasilsa geldik sehri gezelim diye karar veriyoruz.Iyi de oluyor.Sirin bir sehir Thun.Nehir kenti ikiye boluyor koprulerle bir uctan diger uca geciliyor.

Nehrin sularinin rengi nerede ise Turkuaz.Daglardan gelen sular cagladigindan daha bir enfes.Avrupa da en cok Isvicre de ki nehirlere bayildim.
Biraz alisveris yapiyoruz.Esime su heryerinden birseyler firlayan has be has "Swiss Army" cakilardan aliyorum.
Magnetlerde karar vermekte zorlaniyorum sonunda sevdiklerime vermek icin bir iki tane de karar kiliyorum.
Kayinpederime Mutfak onlugu eldiveni ve kuruluma bezinden olusan 3 lu bir set aliyoruz.
Kendisi mutfagi cok sever. Yemekleri gercekten guzeldir.
Firina ugrayip kendimizi birkez daha kaybediyoruz.


Bir iki kare resim cekiyorum. Kaldigimiz chalet in ve Thun ganimatimin (Kendime metrelerce uzerine cupcake islenmis kurdele aldim)

Biz programsiz gezmeyiz. Esim aylar oncesinden calismalara baslar.Haritalar,gezi rehberleri,gunlukler vs vs ... Bir gun onceden mutlaka plani yapar kesinlestiririz.Ertesi gunu konusup yatiyoruz. Hava o kadar gec karariyorki saat 10.30 ama disarisini gunduz gozu ile gorebiliyoruz.
Havasi o kadar guzel ki. Gene kendimizi tatli bir uykuda buluyoruz.

20 Ağu 2010

Isvicre Part 3




20.06.2010

Bugun turist burosundan ogrendigimize gore bando gecidi var. Gec kalkiyoruz gene. Kahvaltimizi edip kendimizi arabaya atiyoruz.
Maalesef geldigimizden beri yagmur durmadi. Yagmura ragmen Bando lar yuruyuslerine devam ediyorlar.
Ilk gezimizi bu yagmurlu Pazar gunu gerceklestiriyoruz.
Deli gibi solugumu kesen basimi donduren bir tirmanistan sonra St.Beatus-Hohlen magarasini geziyoruz.1 km iceriye yuruyup o 1 km geri cikiyoruz.Aklima Safranbolu da yaptigimiz magara gezisi geliyor. O yerel rehber burada olsa ne hikayeler yazardi o sarkitlara diye aklimdan geciyor.Bu dusunce beni bayagi bir eglendiriyor.
Ogle yemegimizi burada yiyoruz. Ben Isvicre'ye has bir yemek olan Raclette yiyorum.Bildigimiz eritilmis peynir,Kozlenmis taze patates yaninda sogan tursusu ile servis ediliyor. Aklima Heidi ve cocuklugum geliyor. Anneme ne eziyet ederdim peynirler Heidi'nin ki gibi erimiyor diye :) ciddi ciddi aglardim. Ne rezilmisim.

Gezinin ardindan Sahil Yolundan donmeye karar veriyoruz. Hava acilmaya basladi gibi duzelicek diyor haberlerde bende icimden insallah cekiyorum. Hala evde soba yakiyoruz.
Soba bizim bildigimiz sobalardan degil.Biraz eski zaman Kuzinelerine benziyor. Mutfaktan atese odun atiyorsunuz icerisi borular ile isiniyor.


19 Ağu 2010

Isvicre Part 2


19.06.2010

Sabah gec kalktik.Bir guzel oldu.Dinlenmis,rahatlamis.Kahvaltiya indigimizde guler yuzu ile ayni dizilerde kasabanin tatli tombul ahcilari olur ya onlari aratmayan bir bayan karsiladi. Kahvalti inanilmaz zengin bir o kadar da lezzetliydi.Alman ekmeklerini cok severim,bol kepce cesit cesit siraladi bayan masamiza. Tika basa yedikten ve bunu "dag havasi" na bagladiktan sonra toparlandik.Yola cikmaya haziriz dedik sis kalkti dediler sevindik cikti aman o da ne sanki gok delinmis. Arabamiz yikama servisine sokmuscasina piril piril oldu.
Isvicre'ye geldik yagmur durmadi.Isvicre'de kaldigimiz yerin Interlaken.Bern Kantonunda bulunuyor.Burada Kantonlar var.Bern Kantonunda konusulan dil Almanca (Bana biraz tuhaf ve zor geldi,dinlerken yoruldum) Isvicre'de bulundugumuz yerde insanlar cok sicak turizm den kaynaklaniyor olabilir ama ben bu bolgede Isvicrelileri sevdim.
Bir gece once Almanya'da kaldigimiz otelden Interlaken 2 saatten biraz uzun surdu,arabamizi parkedecegimiz merkeze geliyoruz.Tanidik bir isim ' Migros ' market Isvicredede var.Arabamizi park edip turist ofisine gidiyoruz. Yine kocaman bir gulumseme ile karsilaniyoruz. Notlarimizi cikarip gorevli memur ile konusup brosur,harita,etkinliklere dair poster aliyoruz.
Biraz cevrede dolasip kalacagimiz yere gitmeden once alisverisimizi Migros' ta yapip gene yola duzuluyoruz.
Kalacagimiz Dag evi ' Chalet' *umarim dogru yazmisimdir* ne dogru tirmanirken Tom Tom'un nasil aziz bir alet olduguna karar veriyorum. Yol diye gosterilen yerlerin yol demeye bin sahit istedigi,patika denilecek daracik yerlerden bizi haritada gozukmeyen ufacik yerlere bile bizi sag salim goturdu.
Kalacagimiz ev tam 200 yillik. Dagin tepesinden gol ve diger dagi seyrediyorsunuz.Interlaken iki golun arasinda bir sehir.Kaldigimiz yerden bu sehride seyrediyorsunuz.
Iselwalt (Yuzuklerin efendisinden firlamis bir isim gibi) 600 mt yukseklikte bir dag belki tepedir.

Isvicre'ye ait ilk izlenimlerimi de yazmak istiyorum blogcum sana.
Isvicre'liler en azindan Bern kantonundakiler oyle cok uzun boylu degiller.Inanilmaz gulecler.Son derece sosyal ve Hollandalilarin aksine grup psikolojisi ile yetismisler bireysel takilan pek nadir.
Her gittiginiz yerde selamlaniyorsunuz.Yardimseverler.Baktilar kendileri yardim edemiyorlar mutlaka size yardim edecek birini buluyorlar.
Trenler cok oyuncaksi belki bu bolgeye hastir.Bilemiyorum.Ama cok sevimliler.
Yollar cok dar.
Ucuz bir ulke degil.Ama hersey etiketlenmis.
Bankamatikler biraz ugrastiriyor.Cozene kadar anam agladi blog.EUR gecmediginden Isvec Frangi almamiz gerekti.
Dukkanlar 19.00 kadar acik.Pazar gunu marketler ve hediyelik esya dukkanlari acik.
En guzel dukkan bence Firinlari. Inanilmaz ekmek cesidi var insan ne alacagini sasiriyor.
Suyu cok lezzetli.
Evler senlikli soyle ki gordugumuz tum evlerin pencerelerinin onlerinde cam guzelleri,sardunyalar sarkiyor.Dokuyu korumuslar.Genellikte ahsap ama kimi zaman beton binalarda yok degil.Evlerin uzerine yapildiklari seneler islenmis.
Daha once de belirttigim gibi biz Almanca konusulan kantonundaydik ve anlamak cok zor geldi bana.
EUR bolgesi olmadiklarindan CHF (Isvicre Frangi) kullaniyorlar.Banknotlar rengarenk ama cuzdana sigdirmak bir dert.Mendil kadar. Gene hesap kitap yaptik EUR CHF diye.
Ilk gordugum cikolataciya giriyoruz.Allahim o nasil bir koku beni buraya gomun demem geliyor susuyorum :)

17 Ağu 2010

Isvicre Part-1

18.06.2010-Cuma

Yolculugumuz Eindhoven istasyonunda bulusmamizla basladi.Alti saat suren bir araba yolculugun ardindan Almanya-Isvicre sinirina cok yakin,geceyi gecerecegimiz otele ulasmayi basardik.
' Hochblauen Otel' adini bulundugu dagdan almis.Blauen Dagi 1165 m yukseklikte Kara Orman adiyla alinan ormanlik alan ile cevrilmis.

**cep telefonumla hava kararmadan cektigim ilk resim

Birdernbira coken karanliga sis( aslinda yagmur bulutu imis sonradan ogrendim),sagnak yagmur ve daracik tek serit dag yollari eklenince,haliyle bayagi bir gerildim. Tom Tom olmasa becerebilir miydik bilemiyorum ama dusunmek dahi istemiyorum.
Bu urkutucu yolculugun ardindan aniden karsimizda beliren otel aklima 2.sinif korku filmlerini getirdi.Kafam bu traji komik dusuncelerle dolu iken otelin acilan kapisindan firlayan nerede ise bir tay bozmasini andiran,durmadan cigerleri yirtilircasina havliyan kopek ve Otelin isletmecisinin sahneye cikmasi sinirimi iyice bir bosaltti.
Aniden kopek ortadan kayboldu,2.sinif korku filminden karakter otel isletmecisi de son derece nazik ve yardimsever bir eda ile cantalarimiza yardim ederken ben hala kafamda kurdugum seneryodan kurtulamistim.
Otel tahmin edebileceginiz gibi 3 yildizlik.Odamiz, buyuk ancak minnacik bir banyodan ibaret. Mese takimlar temiz carsaflar calisan bir banyo o an icin bizi mutlu etmeye yetiyor.
Nasil olsa geciciyiz kalici degil sabah oldumu yolumuza koyulacagiz.
Kafami yastiga koydum ve uyumusum.

Sabah cep telefonum ile otelin resmini cektim.